uzun süre - Turco Inglés Diccionario
Historia

uzun süre



Significados de "uzun süre" en diccionario inglés turco : 22 resultado(s)

Turco Inglés
General
uzun süre long time n.
uzun süre aeon n.
uzun süre ages n.
uzun süre a long time n.
uzun süre heaps of time n.
uzun süre long period of time n.
uzun süre long duration n.
uzun süre extended period of time n.
uzun süre saeculum n.
uzun süre long n.
uzun süre long haul n.
uzun süre long-haul n.
uzun süre long adv.
uzun süre inveterately adv.
Colloquial
uzun süre coons age n.
uzun süre coon's age n.
uzun süre lang adj.
uzun süre donkey's years expr.
uzun süre for long expr.
Idioms
uzun süre for the long haul expr.
Construction
uzun süre long term n.
Archaic
uzun süre longitude n.

Significados de "uzun süre" con otros términos en diccionario inglés turco: 228 resultado(s)

Turco Inglés
General
uzun bir süre a good while n.
çok uzun süre aeon n.
uzun süre hizmet etmiş asker veteran soldier n.
çok uzun bir süre blue moon n.
yarışçının boğa üzerinde 8 saniye veya daha uzun süre kalmayı amaçladığı rodeo türü bull riding n.
uzun süre belalara ve acıya dayanma/sabretme longanimity n.
uzun süre boyunca ısısını koruyan malzemeden üretilmiş, ısıyı saklamakta kullanılan alet thermophore n.
kaba çimde uzun süre vakit geçiren acemi, yeteneksiz golfçü cabbage pounder n.
uzun süre bozulmadan kalabilen yiyecek keeper n.
uzun ve belirsiz süre months n.
uzun süre sonra tatilden dönen kimse returnee n.
uzun süre ardından geri dönen kimse revenant n.
uzun süre çölde yaşamış kimse desert rat n.
(bir şeyi) çok uzun süre boyama işlemine maruz bırakan kimse overdyer n.
çok uzun süre donkeys years n.
bir gruba, ilgi alanına, mesleğe uzun süre odaklanamayan kimse butterfly n.
yüksek yapıların en üst noktasında uzun süre oturan kimse flagpole sitter n.
uzun süre kullanım amacıyla hak iddia etme prescription n.
bol içki içilen uzun süre soak n.
daha uzun süre dayanmak outlast v.
bir işte uzun süre başarılı olmak have a good run for one's money v.
uzun süre çalışmak work for a long time v.
uzun süre konuşmak gas v.
uzun süre can çekişmek linger v.
uzun bir süre boyunca ilgi veya etkiyi sürdürmek hold up v.
(bir şeyi) fırında gereğinden uzun süre pişirmek overbake v.
(kireci) çok uzun süre yakmak overburn v.
(fotoğrafik plaka veya filmi) fazla uzun süre işlemden geçirmek overdevelop v.
çok uzun süre uçmak (doğan overfly v.
çok uzun süre boyunca saklamak overkeep v.
uzun süre alıkoymak overlinger v.
uzun süre fırça atmak overroast v.
uzun süre devam etmek overrun v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitize v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitise v.
(hayvanı) uzun süre kutuda kalmaya alıştırmak crate-train v.
daha uzun süre hizmet etmek outserve v.
(bir şeyin) süresinden daha uzun süre oturmak outsit v.
daha uzun süre oturmak outsit v.
(birinden) daha uzun süre gözünü kırpmadan bakmak outstare v.
daha uzun süre iktidarda kalmak outstay v.
daha uzun süre beklemek outwait v.
daha uzun süre ağlamak outweep v.
uzun bir süre için bırakmak park v.
(metali) uzun süre ısıl işleme tabi tutmak soak v.
nefesini uzun süre tutan long winded adj.
uzun süre birinin kahrını çeken long-suffering adj.
yazılması uzun süre alan lucubratory adj.
uzun süre nefesini tutabilen long-breathed adj.
uzun süre dayanan long-lived adj.
uzun süre çalışan long-lived adj.
çok uzun süre maruz kalmış overexposed adj.
(özellikle uzun süre boyunca) popüler olan favorite adj.
(özellikle uzun süre boyunca) popüler olan favourite adj.
uzun süre oturmaya alışkın sedentary adj.
normalden uzun süre çalışmaya devam etme self-perpetuating adj.
uzun süre önce long ago adv.
uzun bir süre önce a long time ago adv.
uzun bir süre quite a while adv.
uzun süre sonra after a long time adv.
daha uzun bir süre for a longer time adv.
daha uzun süre better adv.
Phrasals
uzun süre alıkoymak hole up v.
uzun süre bekletmek hole up v.
bir yerde uzun süre yaşamamak move around v.
saçma sapan bir şeyi uzun süre tartışmak rumble on v.
(uzun süre kullanılmadığı için) kullanılmaz duruma gelmek rust up v.
daha fazla kişiye/daha uzun süre yetmek go further v.
daha uzun süre gitmek/dayanmak go further v.
(bir hastayı) uzun süre/saatlerce ameliyat etmek toil over (someone) v.
Phrases
bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr.
uzun süre önce aeons before expr.
uzun bir süre zarfında down through something expr.
uzun bir süre boyunca down through something expr.
çok uzun bir süre for eons expr.
Proverb
zamanında yapılan hatalar/düşüncesizlikler uzun süre insanın peşini bırakmaz old sins have long shadows
Colloquial
kripto para piyasalarında alınan coin'in/token'in zararına satmamak için olabildiğince uzun süre elde tutulması hodl n.
uzun süre hareketsiz yolculuk etmekten kaynaklı derin toplardamar pıhtılaşması economy class syndrome n.
uzun süre gömülü kalmak stay buried for long v.
kripto para piyasalarında alınan kripto veya tokeni değişken fiyatlar karşısında satmamak, böylece mevcut pozisyonu uzun süre koruyarak yüksek getiri elde etmek istemek hodl v.
uzun süre popülerliğini korumak wear well v.
uzun süre yetmek/gitmek go far v.
uzun süre dayanmak go far v.
çok uzun süre a month of sunday expr.
uzun bir süre at some length expr.
çok uzun süre kalmak istemem I don't want to wear out my welcome expr.
uzun bir süre dog's years expr.
uzun bir süre için for long expr.
Idioms
çok uzun süre slow boat to china n.
uzun bir süre a month of sundays n.
uzun süre devam eden şaka/espri standing joke n.
uzun süre önce olan olaylar hakkındaki belirgin/net hafıza long memory n.
uzun süre net olarak hatırlama/unutmama long memory n.
çok uzun süre/zaman a coon's age n.
bir yerde uzun süre kalmayan kimse a rolling stone n.
uzun süre kapalı bir yerde kalmak sonucu oluşan anksiyete/depresyon cabin fever n.
uzun süre kapalı bir yerde kalmaktan daralma/afakanlar basma cabin fever n.
bir yerde uzun süre duramama itchy feet [uk/australia] n.
uzun bir süre kullanılmamak catch dust v.
birisinde uzun süre misafir olarak kalmak outstay one's welcome v.
birinin evinde istenilenden daha uzun süre kalmak outstay one's welcome v.
çok uzun süre/seneler sonra olacak olmak be light years away v.
çok uzun bir süre uyumak sleep around the clock v.
uzun süre kalmak outstay one's welcome v.
uzun süre çalıştıktan sonra mola vermek rest on one's oars v.
uzun süre kullanılmamaktan toz içinde kalmak catch dust v.
uzun süre kullanılmamaktan toz içinde kalmak collect dust v.
uzun süre kullanılmamaktan toz içinde kalmak gather dust v.
uzun süre kullanılmadan bir köşede durmak gather dust v.
birine gözlerini dikip uzun süre bakmak fix somebody with a look/stare v.
bir şeyi uzun süre ertelemek/geciktirmek put something on the long finger v.
etkisi uzun süre üzerinde kalmak hang heavy v.
çok uzun süre ağlamak weep (one's) heart out v.
uzun süre sindirilememek sit (heavy) on the stomach v.
sabah yatakta uzun süre kalmak/vakit geçirmek lie in [us] v.
uzun süre fark edilmemek lie doggo v.
uzun süre fark edilmeden kalmak lie doggo v.
uzun süre öylece kalmak lie doggo v.
uzun bir süre etkileri sürmek cast a long shadow v.
uzun bir süre sonuçları yaşanmaya/görülmeye devam etmek cast a long shadow v.
kötü etkisi uzun süre devam etmek/sürmek cast a long shadow v.
kötü etkileri uzun süre geçmemek cast a long shadow v.
uzun süre dayanmak survive the test of time v.
uzun süre kullanılır olmak survive the test of time v.
uzun süre işlemek/çalışmak survive the test of time v.
uzun süre devam etmek survive the test of time v.
uzun süre/yıllarca popülerliğini korumak survive the test of time v.
(buz hokeyinde) diski olabildiğince uzun süre kaptırmamak rag the puck v.
kendini uzun süre bir şeye adamak be in something for the long haul v.
uzun süre bir şeyi sürdürmeye istekli olmak be in something for the long haul v.
uzun süre gözlemlemek summer and winter v.
uzun süre gözlemek summer and winter v.
birinin davranışlarını uzun süre denetlemek/gözlem altına almak summer and winter v.
uzun süre aradıktan sonra (birinin/bir şeyin) yerini bulmak/tespit etmek run (someone or something) to earth v.
uzun süre aradıktan sonra birinin/bir şeyin yerini tespit etmek run somebody/something to earth v.
uzun süre aradıktan sonra birinin/bir şeyin yerini tespit etmek run somebody/something to ground v.
bir daha toplanması zor olacak/uzun süre alacak şekilde dağılmış scattered from here to breakfast adj.
çok uzun bir süre until the cows come home expr.
çok uzun bir süre till the cows come home expr.
çok uzun bir süre until kingdom come expr.
çok uzun bir süre till kingdom come expr.
uzun süre sonra at length expr.
uzun bir süre from here till next tuesday expr.
uzun bir süre donkey's years expr.
fotoğrafımı çek istersen daha uzun süre bakarsın take a picture, it will last longer expr.
sonucunu uzun süre sonra alacağım yatırımlar yapmam/bir şeye başlamam I don't buy green bananas expr.
kendini uzun süre (bir şeye) adamış in (something) for the long haul expr.
uzun süre (bir şeyi) sürdürmeye istekli in (something) for the long haul expr.
uzun süre değil not until the cows come home expr.
çok uzun bir süre 'til the cows come home expr.
çok uzun süre until doomsday expr.
Speaking
otur ve dinlen (özellikle uzun süre ayakta duran ve dolaşanlar için söylenir) take the weight off your feet expr.
otur ve dinlen (özellikle uzun süre ayakta duran ve dolaşanlar için söylenir) take the weight off your legs expr.
uzun süre geçti it's been a long time expr.
uzun süre oldu it's been a long time expr.
Trade/Economic
ekonomik faaliyetlerin uzun süre durgunluk arz etmesi secular stagnation n.
madeni paranın uzun süre tedavülde kalması sonucu aşınıp ağırlığından kaybetmesi abrasion n.
küçük birimlere bölünebilen ve uzun bir süre içinde satılabilen büyük bir sipariş split order n.
sermaye işlemlerinde genellikle bir yıldan daha uzun bir süre long term n.
uzun süre kullanılmayan banka hesabı dormant account n.
üretim faaliyetinde kendisinden uzun bir süre yararlanılan varlıklar fixed asset n.
uzun süre kullanılacak varlıklar capital assets n.
nispeten uzun süre elde tutulması amaçlanan yatırım lockaway n.
altı aydan uzun süre ile tutulan finansal varlıklar ile ilgili long-term adj.
altı aydan uzun süre ile tutulan finansal varlıklara ait long-term adj.
Law
ortak mülk üzerinde daha uzun süre hayatta kalan hak sahibi kimse survivor n.
daha uzun süre hayatta kalan tarafın ortak mülk üzerindeki yasal mülkiyet hakkı survivorship n.
Politics
daha uzun süre hükmetmek outreign v.
daha uzun süre saltanat sürmek outreign v.
Industry
uzun süre çırpma ve su emmesi nedeniyle kağıt liflerinde oluşan fiziksel değişim hydration n.
gerekenden uzun süre boyunca yakmak overburn v.
Tourism
bir günden daha uzun süre geçerli olan (paso, bilet) multiday adj.
Media
uzun süre ile yayınlanan long-running adj.
uzun süre ile sergilenen long-running adj.
Technical
amonyak buharında çeliğin uzun süre ısıtıldığı, yüzeydeki ayrışma sonucu üretilen azotun çeliğe girdiği sertleştirme metodu nitriding n.
denizaltının uzun süre su altında kalmasını sağlayan boru tertibatı snorkel n.
uzun süre yüksek sıcaklığa maruz bırakılarak suni yaşlandırma artificial ageing by long term exposure to elevated temperature n.
uzun süre poz verilmiş fotoğraf time exposure n.
uzun süre ısıya maruz bırakılma prolonged exposure to heat n.
uzun süre yüksek sıcaklığa maruz bırakarak ısıl yaşlandırma uygulamak suretiyle suni yaşlandırma ageing by the use of thermal ageing by long term exposure in a ventilated oven at elevated temperature n.
genellikle dalışta vurgun yememek ve normalden daha uzun süre dalmak için kullanılan, atmosferik havadan daha fazla oksijen içeren hava enriched air n.
(alaşım) kimyasal bileşimini homojenleştirmek için yüksek sıcaklıkta uzun süre tavlamak homogenize v.
(alaşım) kimyasal bileşimini homojenleştirmek için yüksek sıcaklıkta uzun süre tavlamak homogenise v.
(kağıt hamuru) nem direncini artırmak için uzun süre çırpmak hydrate v.
Textile
tüm kumaşlarda hızla kuruyan ve uzun süre parlak kalabilen kalem fabric marking pen n.
Dyeing
(iyice koyultmak için) çok uzun süre boyama işlemine maruz bırakmak overdye v.
Automotive
uzun süre araç kullanmak run hard v.
Marine
geminin uzun süre ile kıyıda kalması long haul n.
(denizaltında) uzun süre su altında kalmayı sağlayan içeri çekilebilir dikey boru snorkel n.
Medical
sonuçları uzun süre sonrasında elde edilen bilimsel çalışma outcome study n.
uzun süre hastanede tedavi görülmesi sonrası ortaya çıkan psikolojik rahatsızlık (genellikle çocuklarda görülür) hospitalism n.
uzun süre tedavi edilmemiş hipotiroidizm long-standing untreated hypothyroidism n.
uzun süre tedavi edilmemiş hipotiroidizm long-term untreated hypothyroidism n.
uzun süre az miktarda cıvaya maruz kalmanın subklinik etkileri micromercurialism n.
kalbin elektriksel aktivitesini uzun bir süre ölçerek aralıklı aritmileri ve diğer elektriksel bozuklukları saptayan taşınabilir bir cihaz holter monitor n.
uzun süre yazı yazmadan kaynaklı parmak krampı cramp n.
Psychology
bir mekanda uzun süre kalmaktan ötürü duyulan sıkıntı cabin fever n.
uzun süre boyunca nükseden hafif bir bipolar bozukluk cyclic disorder n.
Pharmaceutics
uzun bir süre boyunca düzenli aralıklarla düşük dozlarda kullanılan (ilaç, reçete) metronomic adj.
uzun bir süre boyunca düzenli aralıklarla düşük dozlarda kullanılan (ilaç, reçete) metronomical adj.
etkisi uzun süre devam eden long-acting adj.
Dermatology
şiddetli rüzgara uzun süre maruz kalma nedeniyle ciltte oluşan tahriş ve kızarıklık windburn n.
Chemistry
(camı) uzun süre ısıtarak opak, sert ve kristalli hale getirmek devitrify v.
Biochemistry
kolajen veya jelatinin uzun süre suda kaynatılmasıyla oluşup alkolde çözünmeyen pepton benzeri bir madde hemicollin n.
Botanic
düşman birliklerinin hedefi uzun süre kuşatması beleaguerment n.
(bazı bitkiler) yalnızca uzun süre ile gün ışığına maruz kalması halinde çiçek açan long-day adj.
Breeding
(inek) uzun süre sağmamak overstock v.
History
fransız tarihinde en uzun süre görev yapan ihtilal meclisi national convention n.
Military
düşman birliklerinin hedefi uzun süre kuşatması beleaguerment n.
düşman birliklerinin hedefi uzun süre kuşatması beleaguerment n.
düşman birliklerinin hedefi uzun süre kuşatması beleaguerment n.
Sport
uzun süre top tutma taktiği slowdown n.
sayı kazanana kadar uzun süre topa vurmak (tenis, duvar tenisi, badminton vb.) rally v.
Theatre
uzun süre alkışlanan sanatçı show-stopper n.
uzun süre ile yayınlanan long-running adj.
uzun süre ile sergilenen long-running adj.
Photography
uzun süre poz verilmiş fotoğraf time exposure n.
uzun süre poz verme time exposure n.
(ışığa duyarlı materyali) çok uzun süre ışığa veya diğer ışınımlara maruz bırakıp düşük kontrastlı görüntü elde etmek overexpose v.
Latin
bronzdan daha uzun süre dayanacak bir anıt diktim exegi monumentum aere perennius n.
Archaic
daha uzun süre pusuya yatmak outwait v.
daha uzun süre pusuda beklemek outwait v.
Slang
koltukta uzun süre oturup aylaklık eden kimse chairwarmer n.
uyuşturucunun etkisinde uzun süre uçma going high n.
31 çekerken boşalmayı uzun süre erteleme gooning n.
uzun süre ayılamamak come down hard v.
Modern Slang
amerika veya avrupa'da eğitim almış ve bu bölgelerde uzun süre kalmış afrikalı kimse afropolitan n.
uzun süre önce aids teşhisi aldığı için kalıcı güçsüzlüğü/engeli olan fakat sonradan çalışabilecek kadar sağlığına kavuşmuş kimse aids baby n.